Tahsin Yazıcı 1892'de Manastır'da doğdu. Babasının adı Ali, annesinin ise Ganimet’tir. Annesi nüfusta Manastır doğumlu gözükmektedir.1862 yılı Kdz. Ereğli doğumlu olan babası Ali Bey asker olup görev sebebiyle Manastır’a gittiği dönemde Tahsin Yazıcı dünyaya gelmiştir. Manastır bugün Makedonya’nın ikinci büyük şehri olup Bitola ismi ile anılmaktadır. Ali beyin kökeni bugün Alaplı ilçesine bağlı olan Büyüktekke köyüne dayanmaktadır. Tahsin Yazıcı 1902- 1909 yılları arasında rüştiye (ortaokul) ve idadi (lise) tahsilini yapmıştır. İdadiyi bitirmesinin ardından Harp Okulunda okumak için İstanbul'a gelmiş ve buradan 1912 yılında mezun olmuştur.
I. Dünya Savaşı esnasında ise Şark Cephesi'nde (Kafkaslarda) muhtelif süvari bölüklerinde görev almıştır. Burada Ruslara karşı süvari kumandanı olarak savaşmış, bulunduğu birlikler pek çok kez kuşatılmasına karşın arkadaşlarının deyimiyle “kuşatma yarma ustası” olarak sivrilmiştir.
I.Dünya Savaşı'nın bitmesiyle İstanbul'a gelmiş, ancak Millî Mücadele'nin şekillenmesiyle beraber Anadolu'ya geçerek iyi bildiği Doğu Cephesi'nde Kazım Karabekir'in maiyetinde savaşmıştır.
Millî Mücadele sonrasında ise süvari yüzbaşısı olarak görevine devam etmiştir. Bu dönemde Şeyh Said isyanının bastırılmasında başarı göstermiştir. Ayrıca sonrasında Nasturi İsyanını bastırmak içinde görev almıştır.
1925 yılında Kıdemli Yüzbaşı rütbesindeyken açılan bir sınavı kazanarak Fransa'ya gönderilen iki süvari subayından biri olmuş, orada iki sene kalmıştır. Kaldığı zaman zarfında o dönem ön plana çıkmaya başlayan tankçılık hakkında bilgi sahibi olmuştur. Lyon ve Saumur süvari okullarında eğitim ve öğretim gördükten sonra yurda dönmüştür.
Türkiye'ye dönen Yazıcı 1927 ile 1929 yılları arasında Süvari Okul Öğretmeni olarak birikimlerini aktarmış, eğitimci kişiliğini ortaya koymuş binicilik ve taktik dersleri vermiştir. Ayrıca tercümanlık görevi de üstlenmiştir.
1934'te Türkiye'de ilk defa bir tank birliği kurulması planlanmış ve bunun için Fransa'daki eğitimi esnasında büyük bilgi ve tecrübe sahibi olan Binbaşı Tahsin Yazıcı görevlendirilmiştir. Türkiye'deki ilk muharip tank taburunu Lüleburgaz'da kurmuş ve ülkemizde “Tankçılığın Babası” olarak anılmaya başlamıştır. Bu tabur Türkiye’de zırhlı birliklerimizin temelini oluşturur. Daha sonra Tahsin Yazıcı Yarbay rütbesi ile de ilk tank alayımıza da kuruculuk ve komutan vekilliği yapacaktır.
Zırhlı birlikler ve tankçılık hususunda bilgisini geliştirebilmek için II, Dünya Savaşı esnasında (1942) Mısır'daki El Alamein Muharebesi'nde gözlemci olarak bulunmuş, Rommel ve Montgomery'nin kullandığı zırhlı birlikler taktiklerini incelemiştir.
1949’da Tuğgeneralliğe yükselen Tahsin Yazıcı bu süreç ve sonrasında sırasıyla İstanbul'daki 2. Zırhlı Alay Komutanlığı. Gelibolu'daki 5. Zırhlı Alay Komutanlığı. Ankara'daki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı görevlerinde bulunmuş ve 1950 yılı Ağustos'unda 1. Kore Türk Tugayı Komutanı olarak görevlendirilmiştir.
Tahsin Yazıcı Güney Kore saflarında savaşa katılan, tam teşkilatlı ve takviyeli bir tugay kadrosu olarak hazırlanan 5000 kişilik Türk askerî birliğinin başında 17 Ekim 1950’de Kore’ye vardı. Doğruca ateş hattına sürülen birlik, Pusan, Suvan, Kumhwa, Elco kesimlerinde meydana gelen savaşlarda büyük başarılar gösterdi.
Bir gecede 352 kişinin yaralandığı, 78 kişinin de şehit olduğu Kunuri Savaşı'nda, 8. Amerikan Ordusu, Türk birliğinin direnişiyle yok edilmekten kurtuldu. Tahsin Yazıcı, Kore Savaşı sırasında tümgeneralliğe yükseldi.
Savaşın başından itibaren stratejik noktalarda görev alan Türk birliği kendisine verilen görevleri mümkün olan en iyi şekilde yerine getirmiş ve katıldığı muharebelerde; 37 subay, 26 astsubay, 658 er olmak üzere toplam 721 şehit, 2147 yaralı, 346 hasta, 234 esir ve 175 kayıp vermiştir. 462 Türk şehidi Güney Kore'de Seul-Pusan Kasabası yakınlarındaki Tanggok Mezarlığı içerisinde bulunan Pusan Şehitliği'nde bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu savaştaki personel kaybı bölgeye giden ABD ve Birleşik Krallıktan sonra 3. sıradadır.
Savaş sırasında Tahsin Yazıcı askerleriyle beraber ön saflarda savaştı. Hatta şehit olduğu haberleri bile geldi. Askerleri onu çok sevdiği için “Tahsin Baba” diye anarlardı. Kore'de gösterdiği inisiyatif ve kritik anlarda Amerikalılardan bağımsız olarak aldığı doğru kararlar ile ön plana çıkan Yazıcı 1951 sonlarında Türkiye'ye dönerek Tümgeneral rütbesiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı Zırhlı Birlikler Dairesi Başkanlığı görevinde bulunmuştur.
Kore Savaşı sırasında Tahsin Yazıcı ve Albay Celal Dora arasında bir anlaşmazlık yaşanmış ve savaş sonrasında iki taraf anılarını yazarak kendi haklılıklarını kanıtlamaya çalışmışlardır.
Bu anlaşmazlık Kunuri Muharebeleri’ne dayanır. Bu konuda tüm tugay personeli sessizlik yemini etmiş ve konuyla ilgili konuşmama kararı almışlardır. Ancak tugayda havan takım komutanı olarak görev yapan Bahtiyar Yalta'nın 2005 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan “Kunuri Muharebeleri ve Geri Çekilmeler” isimli eserinde olayın içyüzü ilk kez tarafsız bir bakış açısından anlatılmıştır.
Bahtiyar Yalta subaylarla yaptığı görüşmelere dayanarak yazdığı kitabında, Kunuri Muharebelerinin açılış safhalarında, Tugayın savunmaya elverişsiz Sinnimni Köyü'nde savunma yapma kararı aldığını öğrenen Celal Dora'nın buna tepki gösterdiğini söyler. Albay, Tugay karargâhına gelmiş ve Paşa ile aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir. Albay Dora son durumu sorar.
Tahsin Paşa: Burada durup savunma yapacağız.
Albay Dora: Savunma yapamayız paşam.
Tahsin Paşa: Savunacağız.
Albay Dora: İyi savun bakalım paşam. Neyle savunacaksan?
Bunun üzerine Albay karargâhı terk etmiş ve jipine atlayıp, emir subayıyla orayı terk etmiştir. Tüm emirleri hiçe sayarak güneye doğru çekilmiş ve yolda gördüğü tüm personeli peşine takmıştır. En son Seul'de durmuşlardır. Yol üzerinde kendisine durmasını söyleyen Amerikan birliklerinde bile durmamıştır. Seul'e vardığında yanındaki personel sayısı 600'dür. Yani Kunuri Muharebeleri esnasında tugayın savaş gücünün 5'te biri Albayın peşinden güneye çekilmiştir.
En son Türk Tugayı kuşatmayı yarıp Amerikan kolordu karargâhına ulaşınca Albayla telefon bağlantısı kurulmuş ve Tahsin Paşa orada bulunanların dediğine göre telefonda sadece sesi titreyerek: “Hemen Kaechong'da bize katıl” diyebilmiştir.
Bu olayın ardından tugaydaki birçok subay divan-ı harp kurulmasını istemiş ve Albayla yanında geri çekilen personelin yargılanmasını talep etmişlerdir.
Ancak Tahsin Paşa olayın üzerinin kapatılmasını istemiştir. Çünkü bu durum hem memlekette tedirginlik yaratacaktır hem de yabancı ülkelerin bazında Türk Tugayı bir kaçaklar sürüsü gibi gözükecektir. Olay o günlerde kapanmış ve subaylar bu konuyu bir daha konuşmama yemini etmişlerdir.
İşte savaş sonrası Celal Dora'nın kendisini bir kahraman gibi lanse etmesine içerleyen Tahsin Paşa, albay hakkında çok sert ithamlarda bulunmuştur. Bu yüzden ikilinin arası açıktır. Tahsin Paşa DP milletvekili olmuş ve Yassıada'da yargılanmıştır. Albay Dora'da CHP milletvekili olmuştur. Ama ikili arasındaki sürtüşmenin sebebi siyasi değil görüldüğü üzere askeridir.
Kanuni yaş haddinden 31 Temmuz 1952 tarihinde emekli olan Tahsin Yazıcı Demokrat Parti saflarından iki dönem milletvekili seçilmiş, 1954-1960 yılları arasında X.ve XI. dönem Demokrat Parti İstanbul Milletvekili olarak TBMM’ye görev almıştır. Demokrat Parti iktidarına karşı yapılan 27 Mayıs İhtilali sonra, Yassıada Mahkemesinde yargılanarak 5 yıl hapis cezasına çarptırılan bu kahramana esaret hayatı çok ağır gelmiştir. Kayseri de hapis hayatı sürmek zorunda bırakılan Tahsin Yazıcı’nın özlük hakları da elinden alınarak er rütbesine düşürülmüştür.
Daha sonra çıkan bir af kanunuyla serbest bırakılan Tahsin Yazıcı gözden uzakta bir nevi inziva hayatı sürerek 11 Şubat 1970 tarihinde vefat etmiştir. Tahsin Yazıcı’nın biri tercüme olmak üzere 3 tane yazılı eseri vardır. Bu değerli komutanımızı saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun.