Bir hayvan çiçeği koklayıp “Ne güzel bir çiçek” diyebilir mi? Güzel bir yağlı boya resim yapabilir mi? Gördünüz mü, duydunuz mu, olabilir mi böyle bir ihtimal? Olamaz. Çünkü hayvan güzellik nedir sanat nedir, bilim nedir bilmez. Yanlışı, kötüyü, zararlıyı ve zulmü ayıramayan; görünüşte insan gerçekte ise insan olmayan canlılar var.
1969 yılında siyasete atılan Prof. Dr. Necmettin Erbakan‘ı dinleyelim bakalım neler anlatmış. İslam ve ilim konferanslarında 55 yıl önce Maddenin atomlarını anlatırken Atomun içinde ne var soruyor. Proton nötron ve elektronlardan bahsederken atomun içindeki % 99.9 boşluktan bahsediyor. Bu muazzam boşluğa bakınca madde nerede sorusuna batılı bilim adamları cevap veremiyor. Logaritmayı, sinüs, kosinüsü, üçüncü dereceden denklem çözümlerini, karekök almayı, küp kök almayı, Pi sayısını, Trigonometri cetvelini Müslümanların bulduğunu anlatmış.
Fizik ve Kimya ilimlerinin kurucusu da Müslümanlardır. Yer çekimini Newton’dan on asır önce ilk bulan İbn-i El Hayyan’dır. Aynı şekilde coğrafi keşifler de dahil bilimsel çalışmalarda Müslümanlar batıdan ilerdeydi.
Günümüzde İslam alemi olarak, ezilen dünya halkları olarak kendi hakkımızı nasıl koruyacağız? “Adam 40 tane uçak gemisi yapmış bizde kırk tane yapalım.” demek yerine Allah’ın rahmeti olan ileri teknoloji kullanıp o uçak gemisinde manyetik alan oluşturursun adam hiçbir yer ile iletişim kuramaz, ateşleme düğmesine bassa füzeyi ateşleyemez. Füzeyi ateşlese uydu bağlantısı ile ateşlediği füzenin koordinatlarını değiştirip kendi başına geçirebilirsin. Ya da havada manyetik bir kalkan oluşturup onun füzesini havada etkisiz hale getirebilirsin. İşte ileri teknoloji budur. Büyük bir fırsattır diye ESAM Konuşmalarında ufkumuzu açmaya çalışan bilim adamı bir lider.
Bir yanda ise “Kız çocuklarınızı da erkek çocuklarınıza okutmayın, bu eğitim sistemi çocuklarımızın ahlakını bozuyor.” “Size cennette fizik, kimya, matematik lazım değil; siz dünyevi ilimleri değil ahirette geçerli olan fıkıh, kelam, hadis ilmini öğrenin.” diyerek her türlü bilimsel buluşa “gavur icadı” diyen gerici, bilimden, sanattan uzak, bu değerlere düşman bir yapı var. Hangisi ile bu ülke ilerler? Hangi yapı ile ülkemiz refah seviyesi, alım gücü, yüksek, ileri, medeni, huzurlu bir ülke olabilir?
Diğer bir tarafta da 350 tane deprem konutu yapmayı büyük bir marifet gören, sosyal medyada paylaşan, ülke ekonomisinin çok iyi olduğunu, insanların tatil beldelerinde kuyruklar oluşturduğunu, bunun çok lüks olduğunu iddia eden bir grup var. Bu grup Çin’deki 200 metre yükseklikte muazzam yolları görmez, bilmez. Deprem ülkesi Japonya’da 634 metre yüksekliğindeki binaları görmez. NASA’nın Mars’a yolladığı uzay araçlarını görmez. Avrupa’nın üretimdeki fabrikalarını görmez. Ülkemiz üretimde daha ileri olsun, yaşanabilir bir ülke olalım, emeklimizin, çalışanın, üreticinin yüzü gülsün, ilk 20 ekonomiden ilk on ekonomiye geçelim gibi temennilerimizi bile yanlış anlayıp saldıran; özeleştiriye tahammülü olmayan, cumhuriyetin kazanımlarını kötülemeyi marifet zanneden bu gruba ne demeli?
Bilimi ve ilimi savunan İslam’ın bilim ve ilim düşmanı alimleri ne büyük tezat. Sorgulama, düşünme “itaat et” diyen ulema ile çelişen Kur’an’daki “Düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz?” ayetleri… 500 yıldır insanlığa bir yenilik, öncülük, bilimsel katkı sağlayamayan; dinden geçinip saray gibi evlerde, sofralarda, halktan kopuk, birleştiren değil ötekileştiren cemaat liderlerine ne demeli? Artık yol ayrımına gelinmiştir. Bu uzay çağında, bu internet ve bilgi çağında artık bu yobazlıklar “Z kuşağı” dediğimiz gençler tarafından dikkate alınmamaktadır. En azından bu da umut verici bir gelişmedir.