Neden cezalar caydırıcı değil? Verilen cezalar neden bu suçları azaltmıyor? Narinleri neden koruyamıyoruz? Narin’in acısı tüm ülkede yüreklerimizi yakarken 2 yaşındaki sıla bebek cinsel istismara uğrayıp hastanede öldü haberine nasıl duyarsız kalabiliriz ki? Buna benzer haberler sıklıkla medyada yayınlanıyor. Ya yayınlanmayanlar… Olayın vahim tarafı her yıl ülkemizde 10 bin çocuk kayboluyor, kaçırılıyor. Günde 32 çocuk kayboluyor… Akıbetleri belli değil. Batıda da durumlar aynı, onlarda da binlerce çocuk kayıp her yıl… Bazıları cinayete kurban gidiyor, bazıları organ ticaretine, bazıları dilendirilmek için kaçırılıyor.
TÜİK, 2016 yılından beri kaçırılan çocuk sayısını, bulunan çocuk sayısını paylaşmıyor. Çoğu basına yansımıyor. Ortada sorun yok gibi gösterilmeye çalışılıyor. Dolayısı ile sorun yoksa çözüm içinde uğraşmak gerekmiyor. Konuşulup kapatılıyor. Ülkemizde konu çokluğu arasında devasa sorunlar arasında zaten çözüme vakit ayırmaya bile sıra gelmiyor.
Narin’de olduğu gibi ateş düştüğü yeri yakıyor. Suçlulara ağır cezalar verilmiyor. Vicdanlar yaralı kalıyor. Önümüzde yeni Narinler, yeni acılar, yeni gündemler tekrar tekrar dönüp duruyor; adeta bu haberlere alışır hale geliyoruz. Başımıza gelmeden, içimiz yanmadan, analar ağlamadan bu işler düzelsin temennisindeyiz. Yani çok şey istemiyoruz ki. Devletimizin bu işlerle ilgilenen birçok kurumu var. Bu kurumda yüksek maaşlar alanlar var ve bu maaşlarının karşılığında çözüm üretmesi gerekenler var. Tabi ki hepsini önleyemezler ama azaltabilirler. Daha az yürek yanar ya da en azından şöyle çalışmalarımız var diyerek vatandaşı bilgilendirirler. Biz de en azından yetkililer çalışıyor, bu işler zamanla azalacak diye umutlanalım. Acaba konjonktür hazretlerinden, mevzuat efendiden, bürokrasi denen yapıdan çok şey mi istemiş oluyoruz? Bütün derdimiz Narinler ölmesin, yeni Narin vakaları yaşanmasın. Çocuklarımız çocukluklarını yaşasın. Yaşanabilir mutlu bir toplum hepimizin arzusu.