“Düzene ayak uydur” diyorlar bana…
Ne garip bir cümle bu… Düz dediğin yol, nereye gittiği belli olan yoldur. Ama ben görüyorum ki bu “düzen” dedikleri şey, Türk’e eğil, değerlerine sırt çevir, diline dudak bük, kimliğini paspas et diyen bir çarpıklık!
Benim aklım ayaklarımın önünde değil, alnımın çatında durur. Ayağın bastığı yere değil, kafanın baktığı yöne gider insan. Ve ben başımı eğmedim hiçbir zaman, çünkü bir kadın başını eğerse, arkasından bir millet diz çöker!
Bugün bana “ırkçı” diyenler, önce dönüp aynaya bakmalı.
Ben bir millete düşmanlık etmedim; ben sadece kendi milletime düşman olmamayı seçtim.
Ben “Türk’üm” dediğimde rahatsız olanlar, aslında kendi köksüzlüğünün sancısını bana kusuyor.
Çünkü ben Türk’üm demekle kalmadım, Türk kaldım.
Kimi, menfaate göre etiket değiştirip "dün Osmanlıcıyım", "bugün küreselciyim", "yarın kimliksizim" diyebilir. Ama ben dünün kızıl elmasını, bugünün hilalini, yarının istikbalini aynı çizgide savunurum.
Ben “elinin hamuruyla karışma bu işlere” lafını çok duydum.
Ne zaman bir kadın Türk'ün sesi oldu, ne zaman irfanı ve asaletiyle dimdik durdu, hemen birileri çıktı: “Kadın susmalı, kadın geri durmalı” diye.
Oysa Türk kadını tarihin her döneminde susmadı.
Yeri geldi Şerife Bacı oldu cephane taşıdı, yeri geldi Nene Hatun oldu sipere koştu, yeri geldi Halide Edip oldu fikir kurşunu sıktı.
Biz bu milleti hem doğurduk hem koruduk.
Vatan dediğiniz şey yalnızca erkeklere zimmetli bir toprak parçası değildir; vatan, Türk kadınının alnında taşıdığı iffet, bileğinde taşıdığı kuvvettir!
Bugün Türk’üm demek, suç sayılıyor.
Ama ben razıyım o suça.
Eğer bu topraklarda Türk’üm demek “ayrımcılık” sayılıyorsa,
O zaman söyleyin: 1924 Anayasası’nın 88. maddesini kim yazdı?
“Türkiye halkına Türk denir” diyordu orada.
Bu bir ırkçılık değil, bu bir millet olma tanımıdır.
Bu tanımı silmek isteyenler, aslında milleti silmek isteyenlerdir.
Size soruyorum:
Bir kadın hem vatanını sever, hem kimliğine sahip çıkar, hem de evlat yetiştirirse ne olur?
Tarihi yazan milletin mayası sağlam olur!
Ben o mayanın içindeki tuz kadar kıymetli bir Türk kadınıyım.
Elimin hamuruyla karıştım bu işlere, çünkü bu toprağın her zerresinde annemin duası, babamın alnı, dedemin hatırası var.
Karışmasam neye yararım?
Benim işim evde kek yapmak değil, millete omuz vermektir!
Bu yüzden tekrar ve gür sesle söylüyorum:
Türk’üm!
Hem de öyle laboratuvar testleriyle ölçülmeyeninden…
Bu milletin sevdasını yük edinmiş, çilesini omuzlamış, irfanıyla yoğrulmuş, asaletiyle bezenmişinden!
Bana ırkçı diyen soysuza cevabım net:
Sen soy nedir bilmezsin,
Ben ırkımı sevmekle övünürüm.
Çünkü bu milletin hamurunu çiğnemeye çalışanlara karşı ben de bu vatanın ekmeğiyle yoğrulmuş bir tokadım.
Ne mutlu Türküm diyene!
Sevda Güneş Kıran
Bir Türk kadını, bir millet evladı, bir irfan yolcusu.
#NeMutluTürkümDiyene