Bu yazıyı neden yazma gereksinimi duydum?
Yazı ilerledikçe anlayacaksınız. Sonuçta hepimiz bağımsız bireyleriz (veya öyle sanıyoruz). Kendi açımızdan bakıldığında hepimizin bir yaşam tarzı var, bir bakıma kendi kendimizin Başbakanı, Cumhurbaşkanı ya da padişahıyız. Kendi benliğimizin sahibiyiz.
Kimseye zarar vermeden, kırmadan, dökmeden istediğimizi yapmaya aşağı yukarı haiziz.
Eğer bu sınırları aşarsak başkalarını kısıtlarız.
Yani özgürlüğümüz kimsenin dünyası ile karışmasın diye, ortak uzlaşıyı kabul etmiş ve toplum haline gelmişiz.
Eğer kendi dünyamız içinde yaşarsak. Sadece ben dersek. Toplum için hiç bir şey yapamayız, kendi dünyamız içinde yoğrulur gideriz ve yavaş yavaş yok olmanın eşiğine geliriz.
Bu bencillik devam ederse de kaçınılmaz sonla karşı karşıya geliriz.
Yani basit bir örnekle;
Orman yanarken seyredersen ve bu yangın komşunun evine sıçramışsa ve sen hala evinde hiç bir şey olmadan oturuyorsan senin evini de saracaktır.
Şunu eklemek istiyorum:
Birey olarak toplumun bir parçası olmak en doğrusu ve en sağlıklısı.
2023 yılının ağustos ayında kalp ağrısıyla ambulans çağırdım. Kalp krizi tanısıyla ambulansta ilk müdahalem yapıldı.
“Grafikte bir şey görünmüyor. Panik atak olabilir.” Dediler. Acile girdiğimde Kalp ağrım devam ediyordu. Orada da müdahale edildi.
“Bir şey yok. Kan sonuçlarına da bakalım dışarıda bekle” dediler.
Saygı duydum çıktım beklemeye başladım… Hala kalbim ağrıyordu!
Az sonra oğlum geldi. Oturduk beklemeye başladık.
Sabah kahvaltısı da yapmamıştık… Acıktık!
Oğluma para verdim... İki tost ve iki meşrubatla geldi. Yemeye başladık... Az sonra abartmıyorum 3-4 kişi hızlıca bize doğru gelmeye başladı.
Oğluma bize geliyorlar telaşlanma dedim.
“Kalp krizi geçiriyormuşsunuz sizi yoğun bakıma almamız lazım.” dediler.
Tostumun son lokmasın yedim ve “biliyorum” dedim
Sonrası 7 gün yoğun bakım 3 defa anjiyo falan filan... 7 gün sonra taburcu ilaç vs... Bunları 4 aydır yaşıyorum ve yazma gereksinimi bile duymadım…
Tedavi süresince Doktorundan hemşiresine ve hasta bakıcısına kadar herkesle diyalogum iyi oldu. Çıkarken hepsine teşekkür de ettim.
FAKAT.!
Eylül ayında Kontrol için gittiğim hastanede muayene öncesi kalp grafiği için beklerken geçen süreye ve sabah saatlerinde 1 kişi çalışması sonra 2 kişi, sonra 3 kişi olmalarına bir anlam verememiştim. Madem o kadar personel var yoğun zamanda niçin çalışmıyorlar diye kendi kendime sormuştum. Önümde 6 kişi varken 2 saat orada beklemiştim. Sonra da kan için o kadar yol yürüyüp, kan verip tekrar doktorumun odasına gelmem 4 saat gibi bir zaman dilimine eş değer olmuştu. Sabah 8 de gittiğim kontrol. Akşam üstü 16 da sona ermişti.
Geçen hafta yine 8 de hastane yolunu tutum, 9 civarında grafik için yazıldım önümde 6 kişi vardı. İkisinde gelmedi yazıyordu. 2 kişi çalışıyordu. Kanımca emeklilik yaşı gelmiş (belki de geçmiş) bir bayan gençten bir erkek. Aşağı yukarı 20 dakika geçti 1 kişi daha çağırdılar. Sonra 1 kişi daha…!
Önümde 1 kişi kalmıştı ki 1. sıradaki kişi geldi onu aldılar… 30 dk sonra 1 kişi daha çağırdılar... Benim arkamda en az 7-8 hasta daha birikti… Neyse sıra bana gelmişti…
Hazırlandım...!
Hasta çıktı.
Nezaketen bekledim adım yazsın diye
Görevli bayan kapıdaki yazıdan önce gelip benden sonra sıradaki bayanın ismini söyledi… Önce şaşırdım bayan benden en fazla 4 veya 5 yaş büyük olabilir.
Sonra çalışan öteki kişiye “Pardon sıra bendeydi niçin benden önceki sıra girdi.” diye sordum.
“Bayan olduğu için” cevabını alınca şaşkınlık ve sinirle “Öyle bir kanun mu var arkadaş… Hadi öncelik sırasını anlarımda keyfi olarak isimle çağrılan ve içeride hastalığı ile ilgili muhabbet edilen bir hasta varsa ben de ölümden dönen bir hastayım ve ayakta bekliyorum, daha kan muayenesine gideceğim” dedim.
El cevap;
“Birim sorumlumuz o... Ona sor...”
Sinirimi içime gömdüm.
Sorumlu bayan çıktı gitti Erkek olan tek kaldı. Sıra bana geldi içeri geçtim 4 dakikada grafiğim çekildi. çıktığımda genç bir bayan oturuyordu içeride.
Ne hikmetse hemen bir bayan ve bir erkek daha geldi..
Yaa kardeşim saat 10 30 olmuş… Madem o kadar kişi çalışıyor, Saat 9.00’da neredeydiniz…
9.30’da neredeydiniz?
Neyse bu durumu doktorumla da paylaştım.
Kan muayenesine gittim döndüğümde 11.45 olmuştu mecbur öğle sonrasına kaldım.
13.30 da tekrar başladık.
Kapı hasta dolu yine 2 kişi var saat 2 de birinin elinde çay geldi 3 kişi oldu dedim ama biri gitti.
14.30’a doğru biri daha geldi. O sırada bende anca tahlil sonuçları için içeri girdim.
………………………
Ne diyeyim sizinle paylaşmak istedim.
Bilmiyorum Tıp fakültesinde böyle bir kural mı var?
Yani İki personeli var da ötekiler yardıma mı geliyor?
Yoksa keyfi olarak mı böyle davranıyorlar?
Yani dışarıdakiler hasta oldukları için oradalar.
Eğer acil sıra veriliyorsa bunu zaten bilgisayar yapıyor diye biliyorum.
Unutmayalım toplum olmayı beceremiyorsak vallahi de gidiyoruz billahi de...!