İsrail’e karşı Hamas’ın gerçekleştirdiği 7 Ekim saldırısından sonra tüm dünya yeniden Filistin ve İsrail’i konuşmaya başlamıştı. Ben de o zamanki çatışmaları değerlendirmek üzere çektiğim ilk videoda bugüne kadarki sınırlı etkili çatışmalardan biri olduğu zannıyla ilk değerlendirmelerimi yapmıştım. Oysa zaman bu zannımı yersiz çıkardı. Bugün gelinen noktada önemli bir kısmı çocuk yaşta hatta bebek olan 30.000’den fazla Filistinli hayatını yitirdi. İsrail silahlı çatışma hukuku kurallarını ve işgal hukuku rejimini ayaklar altına alan ihlallerde bulundu. Hastaneler, camiler hatta gıda kuyruğunda bekleyen siviller açıkça hedef alındı. İsrail soykırıma varan fiiller, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarını işledi.
Yaşanan bu içler acısı manzara karşısında devletler için bağlayıcı karar alma mevkiinde bulunan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, veto sistemi dolayısıyla kilitlenip bir şey yapmadı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki devletler ise İsrail hakkında ikiye bölündükleri için Barış için Birleşme tarzında bir karar alamadılar. Tüm umutların bağlandığı tam da işlenen soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarını yargılamak için kurulmuş olan daimi Uluslararası Ceza Mahkemesi işlenen suçları yargılamakta isteksiz ve yavaş davrandı. Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açtığı dava ve yine Uluslararası Adalet Divanı’ndan istenen danışma görüşü dışında herhangi bir somut gelişme olmadı.
Devam etmekte olan bir katliam karşısında uluslararası mahkemelerden çıkan ihtiyati tedbir kararlarının herhangi bir sonuca etkili katkısı söz konusu maalesef olmadı. Zira İsrail için bu soykırım değil bir savaştır. İsrail işgal ettiği topraklarda çekişmesiz dertsiz bir hakimiyet kurmak istemektedir. Hamas’ın 7 Ekim’deki ilk saldırısından sonra Filistinlilere Gazze’yi terk etmelerini haykıran aksi halde olacaklardan sorumluluk kabul etmeyen gözünü karartmış bir İsrail karşısında neler yapılabilir? Topraklarından sürülmüş mazlum bir milletin bir kez daha İsrail’in savaş makinaları altında ezilmelerini ve yok edilmelerini seyretmek mi? Mahkemelerden çıkacak sonucu beklemek mi? Samimi olarak sormak lazım kendimizi de hesaba katarak, hangi ülkelerin ticari ve diplomatik ilişkileri İsrail ile devam etmekte? Bunları bitirmek için kimler neler yapmış? İsrail ile olan ticari ve diplomatik ilişkileri kesmek için daha uygun bir zaman var mı?
Uluslararası hukukun ve uluslararası ilişkilerin çıkmaza girdiği Filistinliler için, Gazzeliler için hangi kitaba bakmak nasıl bir hüküm icra etmek lazımdır? Böyle bir durum hakkında Kuran-ı Kerim’ de Allah (cc) insanlara şöyle hitap etmiştir:
Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? (Nisa: 75)
İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır. (Nisa: 76)
Bu açık hükümler karşısında yine uluslararası hukuk içinde kalmak suretiyle Filistin için insani müdahale ve Filistin lehine bölgesel meşru müdafaa hukuki dayanaklarına istinaden kuvvet kullanımı acilen gereklidir. Eğer ki böyle bir askerî müdahale ile topraklarından sürülmüş, evleri yıkılmış, başlarına bomba ve mermi yağdırılmış bu millet için harekete geçilemeyecekse yapılanlar; bir cinayet karşısında cinayete engel olmak için fiziki olarak bir şey yapmayıp cinayeti elindeki makineyle kayda alan (yani cinayete seyirci kalan) kişinin durumundan farksız olacaktır.
Müslüman Devletler ve Filistin’in uluslararası hukukla da tescilli haklı davasını savunan diğer devletler, askerî olarak belirttiğim insani müdahale ve meşru müdafaa temelinde Filistin için devreye girmelidirler. Filistinlilere karşı soykırım, işgal ve diğer uluslararası suçlar bitirilmelidir. Eğer ki uluslararası toplum ve İslam Dünyası bunu da başaramıyorsa geriye Filistinliler için iki seçenek kalmaktadır: Gazze’de şehit olmak yahut Gazze’yi terk etmek.