Türkiye- ABD Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA)
ABD, 1970’li yılların ortasında, Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya karar verdiğinde Ankara da buna İncirlik ile cevap verdi. Türkiye, sınırları içinde ABD’nin kullanımındaki üsleri kapattı ve buraların kontrolünü TSK’ya devretti. Bu dönemde, ABD Kongresi’nin Eylül 1978’te Türkiye’ye uyguladığı ambargoyu kaldırması ve askerî yardımları yeniden tahsis etmesi üzerine üs de normal faaliyetlerine geri döndü. Aynı yıl içerisinde iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin temelini oluşturan yeni iş birliği anlaşması (Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması- SEİA) ile ilgili görüşmeler de başladı[1].
1981 yılında akdedilen SEİA ile birlikte Türkiye, Amerikan üsleri için 34 milyon metrekare yer tahsis etmiş ve bir kısmı özel şahıslara ait olan bu arazilerin kamulaştırma bedellerini Türk hükümeti ödemiştir[2]. SEİA kapsamında ABD’ye tahsis edilip günümüzde bir kısmı kapalı olan üsler şöyledir: Sinop (elektromanyetik izleme), Pirinçlik (radar uyarı uzay izleme), İncirlik (hava harekât ve destek), İzmir- Yamanlar (muhabere), Gemlik-Şahintepe (muhabere), Ankara-Elmadağ (muhabere), Adana- Karataş (muhabere), Samsun- Mahmurdağ (muhabere), İstanbul-Alemdağ (muhabere), Malatya-Kürecik (muhabere), Belbaşı (sismik bilgi toplama)[3].
Neticede ABD ile olan ikili anlaşmaların gözden geçirilmesi süreci konjonktürün değişmesi sebebiyle Türk tarafı aleyhine yeni tavizlerin verilmesiyle devam etmiştir. Dahası, ABD, SEİA kapsamında Türkiye’ye mümkün olduğunca ekonomik yardım yapmayı taahhüt ederken Türk tarafı için bu yardımlar tatmin edici olmaktan çok uzak kalmıştır[4].
1992 yılında gerçekleşen, Türk gemisinin bir tatbikat esnasında ABD tarafından batırılması hadisesi, ABD’nin kuvvetler statüsü anlaşmalarını nasıl suiistîmâl edebileceğine dair önemli bir örnektir[5]. ABD’nin, kazaen olduğunu açıkladığı olayda beş Türk Denizcisi şehit olurken yirmi iki Türk Denizcisi de yaralanmıştır. Tatbikatta gerçekleşen şüpheli kaza, her nasılsa ABD için NATO KSA uyarınca hiçbir tazminat sorumluluğu doğurmayacak şekilde gerçekleşmiştir.
Vakalarla Türkiye’deki Amerikan Üsleri Hakkında Yapılan Tartışmalar
ABD kuvvet mensubu ve sivil personelinin yerel kanun ve nizama saygı gösterme yükümlülüklerine aykırı davrandıkları haller ve bu kişilerin suç teşkil eden fiilleri, Soğuk Savaş yıllarında Sovyet propagandasına hizmet edeceği ve Türk Halkı’nı Amerikan aleyhtarlığına sevk edeceği mülahazalarıyla kamuoyundan gizlenmiştir. ABD kuvvet mensubu veya sivil personelinin suçlandığı olaylara yayın yasağı konmuş, sanık veya faillerin isimlerinin yanında mağdur, mağdur yakınları ve tanıkların kimlikleri de kamuoyuna bildirilmemiştir[6]. Öte yandan, aşağıda aktarılacak olayların bir kısmı da Türk makamlarının yetkilerini icra etmedikleri hallere ilişkindir. Bu olayların bazılarında ise ABD askerî makamları asker ve sivil personel üzerinde cezaî ve/ya inzibati yetkilerini istîmâl etmişlerdir. Yangın’ın iddiasına göre, 7 Aralık 1959 tarihi itibarıyla Türkiye’de bulunan dört Amerikan askerî mahkemesi Türk vatandaşlarına karşı işlenen suçlarla ilgili üç yüzü aşkın dosyaya bakmıştır. Kıran ve Güneri’ye göre ise 1954’ten 1961 yılının Aralık Ayına kadar ABD kuvvet mensubu ve sivil personelinin Türkiye’de işledikleri suçlar hakkında görev belgesi tanzim edilen ve bu suretle Türkiye’deki Amerikan askerî makamları tarafından görülen dava sayısı seksen ikidir. Zikredilen zaman aralığında oluşan toplam 333 davanın geriye kalan 251’i Türk mahkemelerince görülmüştür. Bunlardan ise yalnızca on dokuz tanesinde verilen hüküm tecil edilmemiş ve Türk makamlarınca infaz edilmiştir[7].
ABD’li kuvvet ve sivil unsur mensuplarının Türkiye’de işledikleri suçlar, Yarbay Morrison Olayı ile Türk kamuoyunda ilk kez geniş yankı uyandırmıştır[8]. 5 Kasım 1959’da gerçekleşen olayda, ABD Askeri Yardım Kurulu’nda çalışan Yarbay Allen I. Morrison, Çankaya’daki ABD Subay kulüpünde içki içtikten sonra şahsî aracıyla 80 km hızla seyretmektedir. Morrison aracıyla seyrederken saat 19.00-19.30 aralığında Cumhurbaşkanlığı Muhafız alayında çalışan bir grup Türk askerine çarpmıştır. Olayda on bir Türk eri ağır yaralanırken bir asker de vefat etmiştir[9]. ABD askerî makamları Morrison için bir görev belgesi düzenlemiştir. ABD askerî makamlarınca “görev” başında olduğu bildirilen Yarbay için Türk tarafı yargı yetkisini icra edememiş ve olay ABD askerî makamlarının yargılamasına bırakılmıştır. Yargılama neticesinde Morrison hakkında bir süre görevden uzaklaştırma şeklinde disiplin cezasına ve 1200 Dolar para cezasına hükmedilmiştir[10]. Güvenç, Morrison’un sinirlerinin bozukluğu ileri sürülerek edilerek Miami’ye hava değişimine yollandığını belirtmektedir[11]. ABD askerî makamları olaya özgü olarak tanzim ettikleri görev belgesiyle Morrison’u Türk yargısından kaçırma imkânı bulmuşlardır. Morrison’a verilen ceza Türk kamuoyunda çok az bulunmuş ve Türkiye’de Türk askerlerini şahsî aracıyla mesai saatleri dışında ezen bir Amerikan kuvvet mensubunun Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı yetkisine tâbi olması gerektiği ifade edilmiştir. Olayın Türk yargı yetkisinden kaçırılmasıyla buna izin veren ABD ve NATO ile akdedilen Kuvvetler Statüsü Anlaşmaları ve ikili anlaşmalar haklı olarak Osmanlı Devleti’ndeki kapitülasyonlara benzetilmiştir. Dahası, ABD lehine ikili anlaşmalarla getirilen ayrıcalıkların NATO KSA ile getirilenlerin fevkinde olduğu dile getirilmiştir[12].
1 Nisan 2006’da meydana gelen hadisede on dokuz ve yirmi yaşlardaki iki Türk genci (H. Ö. ile A. Ü.), ABD kuvvet mensubu veya sivil unsuru olan kız arkadaşlarını İncirlik Hava Üssü’ne götürürken 24 yaşındaki ABD’li astsubay George Lopez tarafından darp edilirler. Astsubay George Lopez, darp neticesinde A. Ü.’nün çenesini kırmıştır. Lopez, bu olay sebebiyle Türk Mahkemesi’nce on ay hapis cezasına çarptırılmış ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verilmiştir.
Not : Yukarıdaki yazı Dr. Muhammet Celal KUL’un Uluslararası Hukukta Kuvvetler Statüsü Anlaşmaları adlı kitabından alınmıştır. Bu yazıya Muhammet Celal KUL, Uluslararası Hukukta Kuvvetler Statüsü Anlaşmaları, İstanbul: On İki Levha, 2020, ss. 259-263. şeklinde atıf yapılabilir.
Kaynaklar:
[1] İ. Köker, “Beş soruda İncirlik Hava Üssü”, BBC TÜRKÇE, 15 Mayıs 2017, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38521914 (erişildi 04.11.2018).
[2] M. Gönlübol ve Ö. Kürkçüoğlu, note 1042, s. 527.
[3] CNN TÜRK, “SEİA Anlaşmasının Detayları” 31 Mart 2005, https://www.cnnturk.com/2005/turkiye/03/31/seia.anlasmasinin.detaylari/84483.0/index.html (erişildi 12.09.2019).
[4] Bkz. S. Kavuncu, 1990’larda Türkiye-ABD İlişkilerinde SEİA ve ABD Yardımı, 15 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 123 (2013), s. 125.
[5] Bkz. E. Schmitt, note 411.
[6] Bkz. İ. Yangın, note 967.
[7] Bkz. M. Kıran ve G. Güneri, note 151, s. 69.
[8] N. Uslu, note 925, s. 191.
[9] Bkz. N. Uslu, note 925, s. 191.
[10] Bkz. O. Çelen, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Taraf Devletler Arasında Kuvvetlerinin Statüsüne Dair Sözleşmeye Göre Ceza Yargısı ve Tazminat İşlemleri, Ankara, 1992, s. 9.
[11] Bkz. S. Güvenç, note 1109.
[12] Bkz. B. S. Kort, note 356, s. 107; N. Uslu, note 925, ss. 191-192.