Bir İngilizce özdeyiş şöyle der: If you are the smartest person in the room, then you are in the wrong room. Tercümesi şöyle: “Eğer odadaki en akıllı insan sensen o halde yanlış odadasın”. Herkes kendi aklından memnun olduğu için ilk bakışta herkese odadaki en akıllı kişi kendileri gibi gelebilir. Böylece işler karışabilir ve herkesin yanlış odada olduğu sonucu ortaya çıkabilir. O yüzden baştan belirtilmelidir buradaki mantık bambaşkadır. Bir diğer deyişle, kimin en akıllı olduğuna dair değerlendirme sağlıksız bir egoyla yapılacak öznel bir değerlendirme olmamalıdır. Burada akıllı olmak, hikmetli olmak, nezaketli olmak ve insanların şahsi sınırlarına saygı duymak suretiyle yüksek problem çözme becerisine sahip olmayı içeren idarecilik ve insaniyet özellikleridir. Dolayısıyla eğer bir ortamda en akıllı kişi sizseniz o halde o ortamdaki herkesi bu sayılan özellikler çerçevesinde insanca idare etmeniz gerekir ki bu da zor bir iştir. Dahası, ortamdaki daha az akıllı kişiler kendilerinin en akıllı olduklarını ve her şeyin en iyisini bildiklerini düşüneceklerinden sizin işinizi daha da zorlaştıracaklardır. Bu sebeple özdeyişte “o halde yanlış odadasın” denmek suretiyle o ortamdan en akıllı kişinin gitmesi, kaçması gerektiği ima edilmiştir.
Odadaki en akıllı kişinin akıl sağlığını koruması ve kendi kişisel gelişim yolculuğuna devam edebilmesi için; kaba, saygısız, okumaya kapalı, okuduğunu anlamayan, diğer insanları küçümseyen, sahip olduğu en küçük güç kırıntılarıyla bile çevresindekileri ezmeye çalışan, işleri oldu bittiye getirip kendi istediğini dayatan, zorba, herkesle yarışan ve rekabete giren, diğerlerini aşağı çekmek suretiyle ve ayak kaydırmakla yukarıda kalabileceğine inanan, inatçı, kendi hayatsızlığından dolayı suratsız olan, başkalarının neşesinden ve doğal davranmalarından rahatsızlık duyan, sürekli tat kaçıran, hayatta en zor işi kendinin yaptığını düşünen, en çok sıkıntıyı kendinin çektiğini düşünen, en ufak iyiliklerini bile başa kakan, ahlaki erdemlerden yoksun, cahil, öğrenmeye kapalı, insanların şahsi sınırlarına müdahale eden, adab-ı muaşeret nedir bilmeyen, sürekli dedikodu ve negatif düşünce üreten ve bunları ortamdaki insanlara kusan, sürekli kendinden bahseden, kendini olduğunun tam aksi şekilde göstermeye çalışan, her şeyi isteyen, doyumsuz, herkesten gelecek ilgiye hastalıklı bir biçimde aç ve açık olan, nezaketi zayıflık sanan, problem çözme yeteneği gelişmemiş, kendini gerçekleştirememiş, birey olamamış, travmalarını iyileştirememiş, başına gelen olaylar hakkında sürekli başkasını suçlayan, kendini değiştirmek ve geliştirmek yerine türlü numaralar yapan numaracı, arkadan iş çeviren ve nihayet kendinde hiç kusur görmeyen insanlardan uzaklaşması hayati derecede önemlidir.
Akıllı kişi en akıllı olarak kendini gördüğü odayı değiştirdikten sonra, fikirlerini ve tecrübesini geliştirecek insanların bulunduğu bir ortama gitmelidir. Akıllı kişi açık fikirli bir kimsedir. Her şeyin en iyisini kendinin bildiğini düşünen, kendini beğenmiş ve kusursuz bir kişi değildir. Akıllı kişi sürekli başka insanların fikir ve tecrübelerinden yararlanmak ve kendi yanlış yaptığı şeyleri görmek ve değiştirmek için gayret gösterir ve kendi kusurlarını kendine bildiren kişilere müteşekkirdir. Kusur ve yanlışları ona bildirildiğinde gurur ve kibir göstermez, durumu kabullenip kendini dönüştürmek için hazırlık yapar. Bu anlamda bir çocuktan, kendinden yaşça küçük birisinden hatta canlı yahut cansız bir varlıktan bile öğrenebilir. Daha öz bir ifadeyle akıllı kişi öğrenmeye açık, alçakgönüllü ve hür beyinli kişidir. Bu halde odadaki en akıllı kişi olduğu sonucuna varması, odadaki sabit fikirli ve her şeyin en iyisini bildiğini düşündüğü için diğer insanların fikirlerini önemsemeyen kişilere bakmak suretiyle olacaktır. Eğer ki odada böyle kişiler hâkim durumda ve önemli pozisyonlardaysa bu halde akıllı kişi için o ortamdan çıkmak en mantıklı hareket olacaktır. Akıllı kimse bulunduğu odayı değiştirmezse başına gelecekler vardır. Türlü saygısızlıklar, şahsi sınır ihlalleri, vasat kişilerin büyüklenmelerine ve ortamda muhtelif şiddetlerde terör estirmelerine şahit olmak, vasat kişilerden nasihat dinlemek bunlardan sadece bir kısmıdır.
Her şeyin en iyisini bilenler muhtemelen bu gibi yazıları da okumazlar onlar için başkalarının fikir ve tecrübeleri zaten önemsizdir. Böyle kişileri kendi küçük vizyonsuz, penceresiz odalarında yalnız bırakmak gereklidir. Bu kişiler belki bu odanın duvarlarını boyayıp rengini değiştirseler de kendilerini değiştirip dışarıdaki koca bir dünya ve evren hakkında fikir sahibi olamazlar. Çünkü makam koltukları, çok sahiplendikleri o karanlık odalarındadır ve burayı terk edemezler. Zira odayı terk etseler potansiyelleri yahut kapasiteleri, başka bir iş yapmak ve onda başarılı olmak imkanını kendilerine vermez. Bunu da çok iyi bilirler, her şeyi çok iyi bildikleri gibi.