TSK mensuplarının araçlarının içlerine köpek salınmak suretiyle aranması Türk subaylarla ABD’li nöbetçiler arasında gerginliğe sebep olan bir diğer konudur. ABD’nin İncirlik’te uyguladığı katı güvenlik önlemleri kapsamında üste görev yapan Türk Komutan’ın bile ABD’li nöbetçiler tarafından üzerinin aranmasının istendiği belirtilmiştir[1].
6 Temmuz 2007 tarihinde ise, İncirlik 10. Tanker Üs Komutanlığı’nda çalışan Yüzbaşı S. R. L., şehir merkezinde alkol aldıktan sonra dönüş yolunda şahsî otomobiliyle kaza yapmıştır. Direksiyon hakimiyetini kaybeden Lovest, karşı yönden gelen bir araca çarparak H.Y. (31)’nin ölümüne, T. K. (27)’nın ise yaralanmasına sebep olmuştur. Kazada kendisi de yaralanan Lovest tedavisinin ardından gözaltına alınmıştır. ABD’li Yüzbaşı, bir gün süreyle gözaltında tutulduktan sonra ifadesi alınmak üzere Nöbetçi Mahkeme’ye çıkarılmıştır. İfadesi alınan ABD’li Yüzbaşı, ABD askerî makamlarının sanık Yüzbaşı’nın dava neticeleninceye kadar Türkiye’yi terk etmeyeceği yönündeki taahhüdü üzerine tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.
ABD’li Yüzbaşı, Mahkeme sürecinde mealen: “şehir merkezinde iki adet bira içtikten sonra eve dönüş için şahsî otomobilime bindim, seyir halindeyken sol şeritteki bir otobüs aniden benim gittiğim sağ şeride geçmeye çalıştı. Otobüs sürücüsünü ikaz ettim ancak araç şerit değiştirip önüme gelince çarptım, başka araçlara çarpmamak için direksiyonu sola çevirdim. Bunu müteakip aracım karşı yola girdi. Ayaklarım kırılmıştı, otomobilimden çıkamıyordum, bu esnada başka bir araç benim otomobilime çarptı. Sürünerek aracımın arka kapsından çıkmayı başardım. Benim otomobilime çarpan araçta bulunan H. adlı şahsın durumunu kontrol ettim, nabzı çok yavaştı ve bilinci yerinde değildi. Sağlık ekipleri gelene kadar H.’ ye ilk yardımda bulundum” şeklinde beyan vermiştir. Mahkeme’de ABD’li Yüzbaşı’nın kaçma şüphesinin bulunduğu dolayısıyla tutuklu yargılanması gerektiği yönündeki iddialara Yüzbaşı, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı, H.’nin ailesine yardım etmek için elinden geleni yapmak için Türkiye’de kalacağı şeklinde yanıt vermiştir. Ayrıca olaydan dolayı çok müteessir ve pişman olduğunu H.’nin ölümünü engellemek için elinden gelen çabayı gösterdiğini bugün dahi onu yaşatacak bir imkân olduğunu bilse canını vermeye hazır olduğunu ve Mahkeme’nin kararına saygılı olduğunu ifade etmiştir. Mağdurun avukatı, H.’nin ölümüne sebep olan failin olay esnasında alkollü olduğu ve sekizde sekiz hatalı olduğu göz önünde bulundurularak ABD’li Yüzbaşı’na en üst hadden ceza verilmesini talep etmiştir. Cumhuriyet Savcısı, ise sanık Yüzbaşı hakkında bilinçli taksirle öldürme ve yaralama suçlarından on beş yıla kadar hapis talep etmiştir. Neticede Mahkeme, kusur yoğunluğunu değerlendirerek öngördüğü üç yıl hapis cezasını, sanık Yüzbaşı’nın Mahkeme sürecindeki iyi halini dikkate alarak iki yıl altı aya indirmiş ve olayın oluş biçimi ve sanığın kişiliği dikkate alınarak ceza günlüğü yirmi liradan 18200 TL adlî para cezasına çevrilmiştir[2].
Bir diğer husus ise ABD’li kuvvet veya unsur mensuplarının personelin karıştığı veya bizzat sebep olduğu haksız fiil vakalarında görev statüsünün gündeme gelmesidir. Kuvvet veya sivil unsur mensuplarının görev statüsü kapsamında işlediği haksız fiillerden dolayı, iyi senaryoda bile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tazminat olarak üçünçü şahıslara ödenen meblağın dörtte birinin tediyesinden sorumlu olacaktır. Zira, NATO KSA resmi görevini icra esnasında veya resmi görev dolayısıyla ika edilen zararların tazmininde, kabul eden devletle gönderen devlet arasında zararın giderilmesi için ödenen meblağın paylaşılmasına ilişkin bir sistem öngörmüştür[3].
ABD kuvvet veya sivil unsur mensuplarının sebep oldukları basına yansıyan diğer suç teşkil eden fiilleri ise şöyledir: 13 Ağustos 1959 tarihinde ABD’li çavuşların yönettiği büyük bir kaçakçılık çetesi yakalanmıştır[4]. Bunun üzerine iki general ve iki albaydan oluşan bir heyet Türkiye’ye gelmiştir. İlk heyeti bir başka ABD heyeti takip etmiş ve olayın basına yansımaması konusunda ricada bulunulmuştur. Nihayet olay hakkında yayın yasağı konmuş ve ABD’li kuvvet mensupları delil yetersizliği gerekçe gösterilerek bütün suçlardan beraat etmiştir[5]. 6 Ağustos 1966 tarihinde gerçekleşen olayda Y. B. adlı teğmen ise Diyarbakır’a 20 km mesafede bulunan Pirinçlik Havaalanı’nı korumakla görevli Türk birliğinin başında bulunuyordu. ABD’li kuvvet mensupları Türk teğmeni silah zoruyla hapsettiler. Türk birliğindeki diğer askerler silahlarını alarak komutanlarını kurtardılar[6]. 16 Haziran 1961’de Amerikalı S.W. Topkapı Sarayı Bağdat Köşkü’nden sedef kakmalı takımları çalarken yakalanmış, ifadesinde ise “Türkiye’yi çok sevdiğini, amacının hırsızlık değil Türkiye’den anı götürmek olduğunu söylemiştir”[7].
ABD kuvvet veya sivil unsur mensuplarının karıştığı veya sebep olduğu cinsel suçlar aşağıdaki gibidir: 8 Mart 1959: B. adındaki bir ABD’li kuvvet mensubu on beş yaşındaki bir Türk kızına tecavüz etmiştir[8]. 14 Eylül 1959 tarihinde ise ABD’li bir çavuşun evini randevu evine çevirdiği tespit edilmiş. Üç ABD vatandaşı, çavuşun evinde fuhuş yaparken yakalanmıştır. 15 Haziran 1961 tarihinde evinde fuhuş yaptırdığı belirlenen bir ABD’li kuvvet mensubu karakola gelmemekte direnmiş ancak sonra ikna olarak karakolda ifadesi alınmıştır. ABD’li kuvvet mensubunun küçük yaştaki kızları fuhuş yaptırmak suretiyle evinde çalıştırdığı tespit edilmiştir. 11 Ağustos 1963 tarihinde ise İzmir’deki Radar Üssü’nde görev yapan ABD’li kuvvet ve sivil unsur mensupları seks partisi düzenlemiştir. Camlardan bir düzine reşit olmayacak yaşta kızların ortalıkta çırılçıplak dolaştığını gören vatandaşlar polise haber vermişlerdir. ABD’li kuvvet ve sivil unsur mensupları, gelen polislere görev başında olduklarını söylemiş ve Türk Polisi kendilerine müdahale etmemiştir[9]. 13 Haziran 1964’te ise bir ABD’li kuvvet mensubu, bir Türk kadına tecavüz etmiştir[10].
ABD’li kuvvet ve sivil unsur mensupları bir suç işlediklerinde Türk Polisi’ne görev başında bulunduklarını ve kendilerinin dokunulmaz olduklarını iddia ediyorlardı. Bu suretle bazı olayların yargıya intikal etmeden kalabiliyor olması, ABD kuvvet ve sivil unsur mensuplarının sorumsuzca Türk kanunlarını ihlâl etmelerine neden olmuş olabilir. ABD kuvvet ve sivil unsur mensuplarının yazılı basına yansıyan hakaret fiillerine dair bilgiler aşağıdaki gibidir: 20 Kasım 1957’de Samsun şehir gazinosunda ABD’liler Atatürk resmini yırttılar. 21 Ekim 1962 tarihinde, Adana İncirlik Üssü Sendika Başkanı Canan Bıçakçı bir açıklama yaparak üste çalışan Türk görevlilere Amerikalıların kötü davrandığını, sürekli hakaret ve küfür ettiklerini söyledi. 6 Mayıs 1964’de ise, TUSLOG karargâhında da görevli bir ABD’li yüzbaşı ve çavuş, Türk Bayrağı’na hakaret etti. 11 Mayıs 1964: Türk Bayrağı’nı yırtan Amerikalı W. M. “Bütün Türkler o… çocuğudur” diyerek hakaret etti[11]. 16 Haziran 1996’da üste görevli ABD’li astsubaylar D. G. ve Z. T. M.’nin, Harb-İş Sendikası Adana Şube Başkanı M. A.’nın astığı grev kararı duyurusunu yırttığı, ABD’li askerlerin, sendikacılar ve işçiler de oradayken “Türk Halkını sinkaf edeyim, sendikanızı da sinkaf edeyim” şeklinde hakarette bulunduğu daha sonra hazırlanan iddianamede de yer almıştır. İki ABD’li kuvvet mensubu, nöbetçi mahkemede ifadeleri alınıp serbest bırakılmışlardır[12]. 2013’ün yılbaşı gecesi İncirlik Üssü’ndeki ABD’li askerlerin, Onuncu Tanker Üs Komutanlığı’ndaki mescide girip, ahşap minberi parçaladıkları, camları kırdıkları ve Kuran-ı Kerim’leri yırttıkları iddiaları basına yansıdı[13]. TSK’dan yapılan açıklamaya göre: “…birlik mescidinin bazı camlarının kırıldığı ve ufak çapta bir hasar meydana geldiği ilgili Birlik Komutanlığınca tespit edilmiş; aksaklıklar aynı gün giderilerek mescit ibadete açılmıştır. ….Kur’an-ı Kerim’in parçalandığı iddiaları asılsızdır Mescitteki hasara kimlerin neden olduğu bilinmemekte olup, olayla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı tarafından açılan idari tahkikat devam etmektedir.”[14]
ABD kuvvet ve sivil unsur mensuplarının karıştığı veya faili olduğu müessir fiil ve öldürme fiilleri hakkında yazılı basına yansıyanlar ise aşağıdaki gibidir: 7 Eylül 1950 tarihinde gerçekleşen olaya göre: Ankara Yenişehir’de oturan M. adındaki Amerikalı uzman, kapısının önüne bıraktığı motosikletinin çamurluğuna dokunan 11 yaşındaki T. adındaki çocuğu evinin penceresinden av tüfeği ile vurmuştur. Yaralı çocuk hastaneye kaldırılmış, M. ise görevi başında olduğunu söylediğinden polisler hakkında bir işlem yapmamıştır. Yangın’ın aktardığına göre M., kasten yaralama fiilinden dolayı ne mahkemeye çıkmış ne de ceza almıştır[15].
15 Nisan 1961’de ise ABD’li astsubay C. H., yol dışındaki bir çimenlikte uyumakta olan bir Türk erini SUV tipi araçla kasten çiğneyerek öldürdü. Gelen polislere görevli olduğunu söyleyince serbest bırakıldı. 18 Nisan 1961’de meydana gelen olayda Amerikalı bir subay biri on iki yaşında olan iki Türk çocuğuna şahsî otomobiliyle çarparak ölümlerine sebebiyet vermiş ve ceza almamıştır. 18 Mart 1962’de ise bir ABD’li çavuş Gebze yolu üzerinde bir Türk vatandaşını otomobiliyle ezmiş ve ölümüne sebep olmıuştur. 7 Ekim 1962’de ise ABD’li kadın Binbaşı M. B. bir Türk vatandaşına otomobiliyle çarparak ölümüne neden olmuştur. 22 Ekim 1962 Amerikalı Çavuş J., Menemen yolu üzerinde bir Türk vatandaşını otomobiliyle ezerek ölümüne sebebiyet vermiştir. 6 Aralık 1964’te Ankara’da, Amerikalı çavuş, V. adında bir Türk vatandaşını arabasıyla ezmiştir. 6 Ağustos 1966’da ise ABD’li Çavuş K., Esentepe’de M. isimli bir kadını ezerek ölümüne sebebiyet vermiştir. 23 Nisan 1959 tarihinde gerçekleşen olayda ise Ankara TUSLOG’da çalışan Amerikalı kuvvet ve sivil unsur mensupları, bir gece kulübünde Türk vatandaşlarıyla kavgaya karışmışlardır. Dışarı çıkartılan Amerikalılar bağırarak küfretmiş ve halk tarafından yuhalanmışlardır. Akabinde, Amerikalılar polis kordonu altında evlerine götürülmüştür[16].
30 Eylül 1955’te Samsun’da meydana gelen olayda on kadar alkollü Amerikan askeri ara sokaklarda nara atarak gezerken ve Türk vatandaşı bayanlara sarkıntılık yapmışlardır. Kendilerini önlemeye çalışan mahalle bekçisini ise darp etmiştirler. Amerikan askerleri kendilerine müdahale etmeye gelen jandarma erlerine de saldırmışlar ve neticede bir jandarma eri ve bir bekçiyi ağır yaralamıştırlar[17]. Jandarma erleri ve bekçiler aldıkları emir nedeniyle Amerikalı askerlere zor kullanama konusunda uyarıldıklarını belirtmişlerdir. 16 Temmuz 1961’da ise Amerikalı kuvvet ve sivil unsur mensupları, plajda tartıştıkları Türk vatandaşlarına saldırmalarla[18] hücum etmiş, gelen polislere ise görevleri başında olduklarını söyleyerek karakola gitmekten ve ceza almaktan kurtulmuşlardır. 24 Haziran 1964’te Adana’da J. adındaki bir Amerikalı çavuş R. adlı mahalle bekçisini silahıyla vurarak ağır yaralamıştır. 16 Mayıs 1966’da İstanbul Büyükada’da otuz Amerikan askeri alkol aldıktan sonra etrafa saldırmış, vatandaşlarla kavgaya girişmiştir, sarhoş Amerikan askerlerine polis müdahale etmemiştir[19].
Not : Yukarıdaki yazı Dr. Muhammet Celal KUL’un Uluslararası Hukukta Kuvvetler Statüsü Anlaşmaları adlı kitabından alınmıştır. Bu yazıya Muhammet Celal KUL, Uluslararası Hukukta Kuvvetler Statüsü Anlaşmaları, İstanbul: On İki Levha, 2020, ss. 267-273. şeklinde atıf yapılabilir.
Kaynaklar:
[1] Bkz. D. Zeyrek, note 1095.
[2] Bkz. C. Kılıç, note 1093, s. 16.
[3] Bkz. NATO KSA, note 58, madde 8(5)(e)(i), 8(5)(e)(ii) ve 8(5)(e)(iiii), hükümleri.
[4] Bkz. C. Kılıç, note 1093, s. 27.
[5] Bkz. İ. Yangın, note 967.
[6] Bkz. YENİ AKİT, Fitnenin ateşi İncirlik Üssü’nden, note 1108; İ. Yangın, note 967.
[7] Bkz. YENİ AKİT, Fitnenin ateşi İncirlik Üssü’nden, note 1108; İ. Yangın, note 967.
[8] Bkz. İ. Yangın, note 967.
[9] Bkz. İ. Yangın, note 967.
[10] Bkz. İ. Yangın, note 967.
[11] Milli Gazete’den nakleden YENİ AKİT, “Fitnenin ateşi İncirlik Üssü’nden”, 10 Ocak 2017, https://www.yeniakit.com.tr/haber/fitnenin-atesi-incirlik-ussunden-255984.html (erişildi 11.04.2019).
[12] Bkz. S. Güvenç, “Türkiye’nin NATO’ya Giriş Süreci”, EVRENSEL, 6 Mayıs 2012, https://www.evrensel.net/haber/28465/turkiyenin-natoya-giris-sureci (erişildi 11.04.2019); Yeni Akit, Fitnenin ateşi İncirlik Üssü’nden, note 1108; D. Zeyrek, note 1095.
[13] Yeni Akit, Fitnenin ateşi İncirlik Üssü’nden, note 1108.
[14] SÖZCÜ, “TSK, İncirlik’te camiye saldırıyı doğruladı”, 10 Ocak 2013, https://www.sozcu.com.tr/2013/gundem/tsk-o-iddiayi-dogruladi-183528/ (erişildi 11.04.2019).
[15] İ. Yangın, note 967; Yeni Akit, Fitnenin ateşi İncirlik Üssü’nden, note 1108; C. Kılıç, note 1093, s. 27.
[16] Bkz İ. Yangın, note 967.
[17] Bkz. C. Kılıç, note 1093, s. 27.
[18] “Saldırma” 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un dört ve beşinci maddesi uyarınca imal edilmesi, bulundurulması, taşınması, satılması yasaklanan bir tür bıçaktır. R.G. Tarih: 10.07.1953, Sayı: 8458. https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.6136.pdf (erişildi 13.12.2019).
[19] Bkz İ. Yangın, note 967.